16 Şubat 2011 Çarşamba

Çin’den İstanbul’a Ving Tsun’un Yolculuğu


National Geographic kanalının “Tarihin en ölümcül silahları’’ belgeselinde ön saflarda yerini alan “Ving Tsun” ile benim işim ne?

Hayallerin şehri İstanbul’a taşınalı henüz iki sene oldu ama bu süre zarfında evime iki kere hırsız girdi ve üçü evimin önünde olmak üzere beş kere gaspa uğradım. Yaşadıklarımı anlattığım arkadaşlarımın, daha kötüsü olmadığı için aslında şanslı olduğumu söylemeleriyle başıma gelenlerin pişmiş tavuk örneğiyle benzerlik taşıdığına olan inancım yerini, kendimi korumak için yapabileceğim şeyler üzerine kafa yormaya bıraktı.

Ufak tefek bir kadın olarak kendimi savunmak üzere ilk aklıma gelen şeyler göz yaşartıcı sprey, elektro şok cihazı ve alarm cihazları oldu. Aklıma gelen ve araştırdığım çözümlerin bazılarını bana uygun olmadıkları için bazılarını ise pek de işe yaramadıklarını düşündüğümden eledim. Araştırmaya devam ederken hayli ilginç aynı zamanda düşündürücü bazı verilere de rastladım. Mesela Emniyet Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre 2006 yılında asayiş suçları yüzde 61, şahsa karşı işlenen suçlar yüzde 62, mala karşı işlenen suçlar yüzde 60 artmış. Başka bir deyişle; her 40 saniyede bir birilerinin canına ya da malına kastedilmiş. Geçen seneyle bu sene arasında kapkaçın neredeyse ikiye katlandığını görüyoruz. 2005'te 7 bin 168 kapkaç olurken; bu sayı 2006'da 12 bin 154'e fırlamış.

Araştırmaktan yorulmuş ve öğrendiğim bilgilerden bir hayli kaygıya kapılmış olarak tam pes etmek üzereydim ki yakın dövüşün bilimsel yöntemlerle rafine edilmiş hali olan Ving Tsun (ving çun)’la karşılaştım. Aşırı güç gerektirmemesi, bünyesinde tuğla, taş, tahta kırmacılığı, uçan tekmeler, bağırıp çağırmalar, hoplamalar zıplamalar bulundurmamasıyla ilk anda etkiledi beni.

Ving Tsun’un doğuş hikayesi 300 yıl öncesine kadar uzanıyor. Çin, Hanedanlığı başlangıcında Mançuryalılar’ın hakimiyeti altındadır. O dönemde ünlü Shaolin manastırında Shaolin Kung-fu, rahipler tarafından geliştirilip öğrencilere aktarılmaktadır. Bu manastırı kendileri için tehlike olarak gören Mançurya imparatoru manastırı kapatma kararı alınca dağlara kaçan rahibe ve rahipler burada direnişçilere dövüş sanatını öğretmeye başlarlar. Ancak bu arda Mançuryalılar da hain manastır öğrencilerinden Shaolin Kung-fu’nun inceliklerini öğrenmektedirler. Bunun üzerine rahibe Ng Mui yeni bir dövüş sanatı arayışına girer. Bu yeni stil rakibi kolay tekniklerle, büyük bir güce ihtiyaç olmaksızın alt etmek fikrine dayanmaktadır. Fikrin gelişiminde etkili olan bir turna ile tilkinin kavgasında turna hiç geri hareket etmeyerek ustaca manevralarla tilkiyi yanına yaklaştırmaz. Tilkinin her saldırısında turna, kanadıyla gücü yönlendirerek aynı anda tilkiyi gagasıyla tartaklar. Bu olay rahibenin Shaolin tekniklerindeki yanlış prensibi anlamasına neden olmuş: “Kuvvete karşı kuvvet" prensibi güçlü bir rakip karşısında ümitsizliğe yol açmaktadır. Akıllıca olan rakibin gücünü saptırmak ve bu gücü ona saldırmak üzere kullanmaktı..
Rahibe, yeni stili geliştirdiği günlerde, sıklıkla alışveriş yaptığı dükkan sahibinin kızı Yim Wing Chun’un bir savaş lordu tarafından evliliğe zorlanmakta olduğunu öğrenir. Bunun üzerine yeni dövüş stilini Wing Chun'a öğretir. Wing Chun bu dövüş sanatı sayesinde lordu hayatından uzaklaştırarak sevdiği adamla evlenir. Rahibe de bu ufak tefek kızın zaferinin ardından yeni dövüş sanatının adını Wing Chun olarak seçer. Wing Chun dövüş tekniklerini kocasına da öğretir ve böylece yeni stil onlar tarafından başkalarına aktarılmaya başlanır.

Evet, hikayesi Çin’de böyle başlayan Ving Tsun, Almanya’da kendilerini neo nazilere karşı savunmak için bu savaş sanatını öğrenen 2. jenerasyon Türk gençleri tarafından 1980’lerde Türkiye’ye getirilmiş. O yıldan günümüze bir hayli okul açılmış kapanmış yani Ving Tsun bir hayli rağbet görmüş Türk halkı tarafından. Aklımdaki sorulara cevap bulmak üzere, İstanbul’da Ving Tsun eğitimini en iyi şekilde veren yerlerden biri olan Martial Arts Club’a giderek, Ving Tsun Kung Fu Association-Europe organizasyonu Türkiye koordinatörü ve eğitmeni Sifu Nedret KILIÇ ile konuşmanın yerinde olacağını düşündüm.

Merhaba Hocam. Savaş sanatları okulunda sadece dövüş teknikleri mi öğretilir?
Sifu N.K.- Savunma dersi veren pek çok okul, fiziksel karşılaşmalardan kaçınma veya bunları etkisiz hale getirme amaçlı stratejiler de öğretmektedir. Bu gibi derslerin içeriğine göre genel olarak, duruş stratejileri ve savunmadaki kişinin kendine güvenini arttırma öğretilir. Kişinin kendine güveninin fiziksel saldırıların bir kısmını engellediği düşünülmektedir. Adrenalin ve korku faktörünü olumlu yöne çevirip kullanabilme yeteneği ve en önemlisi farkındalık eğitimi, teknik yanında tamamlayıcı öğeler olarak öğretilmelidir.

Ving Tsun sisteminden teknik olarak da biraz bahseder misiniz?
Sifu N.K. - Sistemde 6 form vardır. Çıplak el formları ve tahta adam formu silahsız yakın dövüşe ait kavram ve prensipleri içerir. Silahlar daha sonra öğretilir. İyi idman yapan yetenekli bir öğrenci sistemi yaklaşık 5 yılda tamamlar, genel hatlarıyla öğrenmiş olur, ustalaşması elbette zaman alacaktır. Sokakta kendini koruyacak seviyeye gelmesi ise ortalama 1.5 yıldır. Eğitim esnasında herkese aynı prensipler ve teknikler gösterilirken yaş, amaç ve fiziki kapasite değişkenlerine ve kabiliyetine göre öğrencilere farklı yaklaşılır.      

Son olarak Ving Tsun’un felsefi ve ruhani yönünü açıklar mısınız?
Sifu N.K.- Tüm Çin orijinli  savaş becerileri felsefi düşünceye bir şekilde bağlıdır. Ving Tsun felsefesi bireye kendini nasıl dengede tutması gerektiğini öğretir. Bu temel fikir Çin’in 3 büyük dini olan Taoizm, Budizm ve Konfüçyanizm’den kaynaklanır. İnsanların aşırılıklardan ziyade orta yolda yaşamalarını salık verir. Ving Tsun savaş teknikleri Ying Yang -evrensel denge- prensibi üzerine dizayn edilmişlerdir. Hareketlerde inanılmaz bir yumuşaklık ve akıcılıkla birlikte temas anında büyük bir tahribat gözlenir.

Sifu Nedret Kılıç’tan sorularıma aldığım doyurucu yanıtlar sonucunda artık bir Ving Tsun öğrencisiyim. Başlayalı henüz kısa bir süre olmasına rağmen, Ving Tsun'un bedenin ruhsal yönden dengesini sağlayan form çalışmaları üzerimdeki stresi azalttı bile. İnsan bedensel ve ruhsal anlamda hem kendini tanıyor hem de geliştiğini hissedebiliyor, bu da içsel enerjinin ortaya çıkmasını sağlıyor. Yaşadıklarımızın çoğu zaman bizi nerelere götürebileceğini kestiremiyoruz. Kötü bir olayın sonucunun böyle güzel bir getirisi de olabiliyor. Yine de bu hepimizin Ving Tsun öğrenerek gaspçı ve hırsızlarla tek başımıza savaşacağımız anlamına gelmiyor tabii. En güzeli emniyet güçlerimizin görevlerini tam olarak yapmaları ve Ving Tsun öğrenmenin de bizim yanımıza kâr kalması.


Hiç yorum yok: